30 Mayıs 2016 Pazartesi

Ford Focus Sedan Titanium 1.5 TDCi PowerShift | Test

  

 Kompakt sınıfta iyi yol tutabilen araçlara ihtiyaç 1990'lar itibariyle belirgin bir şekilde hissedilmeye başlamıştı. Petrol fiyatlarının nispeten düşük seviyelerde seyrettiği bu zaman diliminde otomobiller de giderek daha fazla konfor ve güvenlik odaklı donanımlara kavuşuyor, ağırlaşıyordu. ABD, Birleşik Krallık ve Almanya merkezleriyle üç parçaya bölünmüş Ford'da 80'lerden kalma bir altyapının iş görmeyeceği anlaşılmaya başlamıştı. 





 Tüm bu gelişmeleri ele aldığımızda Ford'un 1992'te çok ses getiren, üstad Jeremy Clarkson'ın da öve öve bitiremediği "Control Blade" isimli modern bağımsız arka süspansiyon tasarımı Mondeo Mk1 ile ortaya çıkmıştı. Bu yenilikten asıl önemli başarıyı getirecek olan model ise, 1998'de tanıtılan Focus Mk1 oldu.



 Test konuğum bu geleneği -rekabetçi fiyata rakiplerden üstün yol tutuşu- sürdürmeye devam eden Focus'un son neslinin makyajlı hali. Focus Mk3,5 demenin teknik olarak çok uygun olduğu bu modelde iç ve dış tasarım önemli değişiklikler geçirdi. 2009'dan beri yollarda olan Focus Mk3, 2014'te güncellenerek dış tasarımda Ford'un bütün modellerine yayılan trapezoid ızgaralı ön görünüme kavuştu. Bu güncellemeler dış tasarımla kalmayıp 1.6 litre hacimli benzinli ve dizel motorların 1.5 litre hacime düşürülerek en son EU emisyon normlarına uyum sağlayacak şekilde elden geçirildi. Bu yenilenme sürecinde ülkemizde de çok beklenen dizel + otomatik kombinasyonuna test konuğumda bulunan donanımla kavuşmuş oldu. 

Dış Görünüm



 2010 yılında tanıtılan 3. nesil Focus'ta tüketiciler tarafından pek de iyi anılmayan farklı geometrideki parçalardan oluşan ön yüz, makyaj ile beraber olabildiğince sadeleşmiş ve ön ızgara -Titanium donanımda- krom kaplama ile yek bir parça halinde vurgulanmış. Yenilenen ön kısımda fazla büyük kaçan ve sonradan eklenmiş gibi duran park sensörleri, göze batan ve düzelse iyi olurdu diyebileceğimiz bir detay. 




 Titanium donanım ve opsiyonel Bi-Xenon farlar ile yolda sıkça rastladığımız şirket aracı ve kiralık araç filolarında yer alan standart Focus'lardan farklı görünen test konuğumun bu farklılaşmasına metalik Aytozu Gri rengin de katkısı var. Gün ışığı altında gövdenin farklı yerlerinde griden başka renkler yansıtabilen seçeneği beyaz renk klişesinden kurtulmak isteyenlere tavsiye edebilirim (tabi özel renk olarak sunulan Şeker Kırmızı ve metalik Derin Mavi renkleri de es geçmemeli).



 Arka kısımda önceden far grubunda daha çok alan işgal eden sinyal ve geri lambalarına düşen pay azaltılmış ve daha ince bir görünüme kavuşmuş. Bunun dışında en ufak başka bir değişiklik yok.




 Aracın dinamik ve sportif görünüşüne sekte vuran 16" ebadındaki jantlar her ne kadar büyük jant meraklısı olmasam da söylemeden edemeyeceğim bir durum. Sürüşü de olması gerekenden fazla yumuşaklaştıran bu kalın yan profilli lastik tercihinin R17 olanlarla değişmesinde fayda var. 

 İç Mekan | Konfor | Donanım





 Mevcut Focus kullanıcıları için ve Focus'la yeni buluşacaklar için asıl önemli değişim iç mekanda; 2010'dan 2014'e kadar yaşamını sürdüren modelde küçük bir ekrana yer verilen, yine küçük ve anlaşılması çok güç kalabalık düğme grubuyla kontrol edilen medya sistemi artık 8" dokunmatik ekranlı SYNC 2 sistemi ve büyük temel fonksiyon düğmeleri ile çok daha sade ve kullanışlı. 


 Yalnızca Titanium donanım seviyesinde erişilebilen SYNC 2 dokunmatik ekranlı bilgi ve eğlence sistemi "ben 2016 değil de 2013, 2014 model yılı bir arabaya yakışıyorum" diyor adeta. Bunun böyle olmasının sebebi tutarsız dokunmatik algılama tepkileri ve gereğinden fazla karışık, akıcı olmayan arayüz. Keşke Kuzey Amerika'da sunulmaya başlanan Apple CarPlay ve Android Auto destekleri, bu sistemlerin donanımını yenilemeden sadece bir software, firmware güncellemesi ile gelebilse. Bu sıraladığım olumsuzlukların dışında SYNC 2 sistemine eşlik eden Sony marka müzik sistemi odyofiller için bile(!) dinlemeye değer kalitede ses sunuyor.



  Elleri değmişken direksiyon simidini ve üzerindeki düğmeleri de güncelleyen Ford tasarımcıları, klima kontrol panelini de daha kullanıcı dostu bir hale getirmiş ve alt kısma günümüz büyük ekranlı akıllı telefonların sığabileceği bir kapaksız göz ilave etmişler.





 Mekanik el freni, sınıfındaki rakiplerinin elektro-mekanik olanlara geçişine rağmen mevcudiyetini koruyor ancak yeri değişerek vites kolunun sol yanından daha arkaya taşınmış, bu değişimden açılan yere ise otomatik start&stop, otomatik park ve park sensörlerinin fonksiyon düğmeleri konulmuş. 

 Artık sürgülü bir kapağı olan bardaklık bölümü değişken derinlik ve bardak genişliği ayarlarına sahip. Bu kısımda 50cl lik şişeleri, büyükçe telefon, cüzdan vb. eşyaları sürüş sırasında elinize ilişmeden muhafaza edebilmek mümkün. 



 İleri geri ayarlanabilen orta kol dayama ünitesinin içerisinde navigasyon haritasını barındıran SD kart yuvası, USB, AUX girişleri ve 12V soket yer alıyor.  




 Bu kadar üst donanım ve artı opsiyonlara rağmen konfordan ziyade iç mekandaki şıklığı ve kaliteyi artırmasını beklediğimiz parçalı deri koltuklara ne yazık ki kavuşamıyoruz. Kumaş kalitesi de pek tatmin edici olmayan bu koltukların sevindirici yanı sundukları yeterli düzeyde destek.



 Arka yolcu yaşam alanının dar olduğu inkar edilmeyen bir gerçek olmasına rağmen ortalama ebatların üzerinde bir yolcu (mesela test mankenimiz 185cm boy ve 90 kilo) rahat bir şekilde oturabiliyor (hem de kendine göre ayarlanmış sürücü koltuğunun arkasına). 

 Bu kısımda boğucu siyah renk kaplama yerine başka renk alternatifleri de sunulsa iç mekan daha ferah hissettirebilir.






 Bagaj hacmi Focus Sedan'ın akıllarda soru işareti bırakan bir bölümü; sınıfındaki rakiplerinden farklı olarak bağımsız süspansiyon sunan - her ne kadar Control Blade mimarisinin başlıca amaçlarından biri yer kazanımı olsa da- araçta bu bölümün daralmasında asıl etken, arka kısma doğru fazla uzanan cam ve yüksekte kalan bagaj zemini. Focus'a arkadan baktığınızda diğer otomobillerden biraz daha yüksek bir arka saçak dikkatinizi çekecektir. Neticede 420 litrelik hacmiyle kimi C-sınıfı Hatchback modellerden bile geri kalan bagaj hacmi sorunu her zaman tavsiye ettiğim gibi Station Wagon gövde tipiyle çözülebiliyor. İnsanlar Avrupa'da boşuna bu gövde tipine rağbet etmiyor...

Sürüş | Performans | Tüketim

 Yenilenen Focus'la ülkemizde çok uzun süredir beklenen küçük hacimli dizel ve otomatik şanzıman eşleşmesine kavuşulurken bu ikilinin çalışma performansı da Focus'un dinamik altyapısını ziyan edecek türden değil; 120 beygir ve 300 Nm tork değerleriyle istediğiniz zaman hızlı tepki veren PowerShift şanzımanın yardımıyla çevik hareketler yapabilmeniz mümkün. 

 Getrag üretimi 6 ileri oranlı ve kuru tip çift kavramalı PowerShift şanzıman artık direksiyon simidinin arkasına yerleştirilen düğmeler (bakın kulakçık değil düğme bunlar) vasıtasıyla manuel olarak kontrol edilebiliyor. Şanzımanın yaklaşan değişik yol koşullarını öngöremediği durumlarda anında müdahale edebiliyor ve tepkisini milisaniyeler içerisinde alabiliyorsunuz.



 0-100 hızlanmasını 10 saniyede gerçekleştirebilen 1.5 TDCi 120 beygir ve PowerShift şanzıman bu değerleriyle ülkemizde yeterli performansı sunabilme mertebesinde kalıyor ( böyle başarılı bir şaside yeni 1.5 EcoBoost 180 beygirlik üniteyi görebilmek isterdik ama benzin fiyatlarımızla bu fikir hayalden öteye geçemiyor )

 Focus'un dillere destan olmuş viraj performansı, kalın yanaklı lastiklerle biraz olsun gölgelense de bu aracın limitlerinin yanınızda seyreden premium araçların mertebesinde hatta bazı modellere göre ötesinde olduğunu bilmeniz size müthiş bir güven ve mutluluk kaynağı oluyor. Ülkemizin hesapsız kitapsız virajlarla dolu dalgalı arazisinde yılan misali kıvrılan yollarında bu aracın içinde yolcuları da tedirgin ve rahatsız etmeden alışageldiğinizden daha hızlı sürüşler yapabilmek mümkün.

 Otomatik start&stop özelliğini bir kere devreden çıkarınca bir daha açılmayışının da yardımıyla ve İstanbul trafiğinde çaresiz bir şekilde çokça vakit geçirerek 100 km'de 6 litre karma tüketim değeri elde ettim. Bu değeri sabit ve 100 km/sa'i geçmeyen süratlerde 5 küsür litreler mertebesine çekebilmek mümkün ancak Ford'un fabrika verilerinde görülen 4.7 lt şehir içi, 3.9 lt şehir dışı verileri ütopik.

Fiyatlandırma | Değerlendirme


 3. nesil itibariyle 5 kapılı Hatchback (artık 3 kapılısı ST ve RS versiyonlarını alsanız dahi yok), Station Wagon ve Sedan gövde tipleriyle sunulan Focus'un ülkemizde daha çok rağbet edilen seçeneği, Hatchback modeli tarafımca daha şık bulunmasına rağmen tahmin edeceğiniz üzere Sedan. Donanımlara göre değişkenlik göstermekle birlikte en ucuz olan HB gövde tipinden Sedan'a terfi etmek için yaklaşık 3 bin lira fark, SW için ise 2 bin lira fark isteniyor.

 Eski nesil 1.6 TDCi 95 ve 115 beygirlik dizel güç ünitelerine de yer vermeye devam eden Ford, PowerShift şanzımanı yalnızca 1.5 TDCi ile sunuyor ve toplamda bu yeni motor ve şanzıman için Titanium donanım seviyesinde 8 bin ₺ fark istiyor. Test aracımda bulunan metalik boya için 1865₺, Türkiye haritalı navigasyon ve geri görüş kamerasını içeren Navigasyon Paketi için 1870₺, Bi-Xenon ve dinamik ön far sistemi için 4570₺ ve sürüşe yardımcı özellikleri (Şerit Takip Sistemi, Şeritte Kalma Yardımcısı, Sürücü Dikkat Takip Sistemi, Otomatik Uzun Far, Aktif Şehir İçi Güvenklik Sistemi, Kör Nokta Uyarı Sistemi, Çapraz Trafik Uyarı Sistemi) içeren Tekno Paket için ise 5670₺ talep ediliyor. Toplamda test aracının anahtar teslim kampanyalı satış fiyatı 108,605₺ ye ulaşıyor. Sanırım bu rakamlar da ülkemizde yollarda gördüğümüz Focus'ların neden çoğunlukla opak beyaz renkte, manuel şanzıman ve Trend-X, Style donanımlarda olduğunu açıklıyor :) Ancak yukarıda sıraladağım tüm o ekstra özellikler ömrünüzün önemli bir kısmını geçirdiğiniz ulaşım aracınızda işinizi kolaylaştıran, belki de kimilerine zevksiz gelen vasıta sürme eylemini bir nebze olsun zevkli hale getiren özellikler olduğunu unutmamak gerek. 108 bin lira gibi bir fiyat seviyesinde "acaba daha mı iyi olur" diye aklınıza takılacak hiç bir premium otomobil bu özellikleri bu fiyata sunamıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder